Periondontoloji (Diş Eti Hastalıkları Tedavisi)

Periondontoloji (Diş Eti Hastalıkları Tedavisi)

Periodontal hastalıklar, büyük bir oranda önlenebilen ve kontrol altına alınabilen hastalıklardır. Periodontal tedavide en önemli aşama hastanın etkili ve düzenli bir şekilde dişeti, diş ve dişler arası temizliği uygulayarak ağız sağlığını koruyabilmeyi öğrenmesidir. Dişeti hastalığının erken döneminde özel dental aletler kullanılarak plak ve diş taşları dişeti cebinden uzaklaştırılır. Diş temizliğinin yanı sıra küretaj ve kök yüzeyi düzleştirilmesi işlemi önerilebilir. Bu tedavinin yeterli olmadığı durumlarda dişeti operasyonlarının yapılması da gündeme gelmektedir. Dişeti hastalıkları kendi kendine, antibiyotik, gargara, vitamin gibi tedavilerle iyileşmez. Mutlaka bir dişeti uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerekir. Erken dönemde teşhis edilmesi dişetleri kadar dişlerinde sağlığını koruyacaktır. Sistemik hastalıkların varlığında tıp doktoru konsültasyon yapmalı ve hastalık kontrol altına alınmaya çalışılmalıdır.

Başlangıç tedavisi sırasında ayrıca, kötü ve taşkın dolguların yenilenmesi, çürük dişlerin doldurulması, dişeti kenarı ile uyumu ve şekli doğru olmayan protezlerin düzeltilmesi gibi bakteri tutunmasını kolaylaştırıcı yerel faktörlerin uzaklaştırılması, kanal tedavileri ve varsa ümitsiz dişlerin çekimi gerçekleştirilmelidir.

Periodontal tedavi sonrası hastaların düzenli olarak diş hekimi tarafından muayene edilmesi, plak kontrolü ve yeni diş taşı birikimlerinin ortamdan uzaklaştırılması gereklidir. Fakat unutmamak gerekir ki; periodontal tedavi ile elde edilenlerin sürdürülmesi için hiçbir işlem kişinin günlük ağız bakımı işlemlerini etkin bir şekilde uygulamasından daha yararlı olamaz.

Periodontal hastalıkların tedavisi veya kontrolü için genellikle etkin plak kontrolüyle birlikte mekanik ve cerrahi periodontal tedaviler yeterli olmaktadır. Ancak ideal bakıma rağmen bazı vakalarda periodontal yıkımın sürdüğü gözlenmektedir. Geleneksel tedavilere cevap vermeyen bu vakalarda, geleneksel tedavilere ek olarak antibiyotik tedavisi ile olumlu yanıt alınmaktadır. Ayrıca, cerrahi tedavi sonrası koruyucu amaçla ve periodontal tedavi sırasında ağızdaki mikroorganizmaların kan yoluyla vücuda yayılması riskine karşı; kontrol altına alınmamış diabet, endokardit, organ transplantasyonu, koroner bypass, kalp kapakçığı değişimi geçirmiş hastalarda ve diğer risk gruplarında koruyucu amaçla antibiyotikler kullanılabilinir. Bununla birlikte gingivitis ve periodontitis vakalarının büyük çoğunluğunda antibiyotik kullanımı gerekli değildir. Gereksiz ve yanlış sistemik antibiotik kullanımı çok ciddi bakteri direnci oluşumuna neden olarak birey ve toplum için tehlike yaratmaktadır.

DİŞETİ ÇEKİLMELERİ
Dişeti çekilmesi üzerine değişik faktörlerin etkisinin oluğu bildirilmiştir. Bunlar; temel olarak yapısal faktörler, iritan faktörler ve dişeti iltihabı ve periodontal hastalıklar olarak sıralanabilir. Uzun kas ataşmanları, diş köklerinin morfolojisi, uygunsuz diş kapanışları, dişlerin diş arkı dışında yer alması gibi yapısal faktörlerin yanı sıra travma, yanlış diş fırçalama, fırçalama süresi ve sıklığı, anormal ortodontik kuvvetler, bakteri plağı ve diş taşı, kötü alışkanlıklar (diş aralarına sık sık kürdan, toplu iğne gibi yabancı cisimler sokulması, tırnak yeme, kalem ısırma vb.), hatalı dolgu ve protezler gibi iritan faktörler de dişeti çekilmesine neden olur. Dişeti çekilmesi bulunan bireylerde çekilmelere bağlı olarak çeşitli şikâyetler görülebilir. Bunlar,
• Kök/diş hassasiyeti
• Kök çürükleri
• Estetik problemler
• Dişi kaybetme korkusu
• Pulpa hastalıkları
Dişeti çekilmelerinin sonucunda dişlerin klinik kron boyları artar. Özellikle ön bölgede hastalar dişlerini uzamış gibi hissederler ve estetik sorunlar ortaya çıkar. Çoğu birey için bu durum aşırı hassasiyet ve kök çürüklerinden daha önemlidir.
Dişeti çekilmelerinin tedavisinde etkene yönelik tedavi yapılmalıdır, daha sonra eğer gerekli ise çeşitli cerrahi yöntemlere başvurarak dişeti çekilmesi kapatılabilir. Örneğin; çekilme hatalı ve sert fırçalama ya da çeşitli alışkanlıklara bağlı olarak geliştiğinde öncelikle bu faktörler ortadan kaldırılmalıdır, ya da etken periodontal hastalık ise hastalık kontrol altına alınmalı ve ilerlemesi engellenmelidir. İleri derecede problemli ve cerrahi olarak tedavi edilemeyen durumlarda dolgu, kron gibi restoratif işlemlere başvurulabilinir.

DİŞETİ HASTALIĞI OLUŞMASINA NEDEN OLAN ETMENLER
Periodontal hastalıkların ana nedeni bakteri plağı olmakla beraber, sigara, sistemik hastalıklar, ilaçlar, stres ve beslenme gibi diğer unsurlar da dişeti sağlığını etkileyebilir. Aynı zamanda genel vücut sistemini etkileyen hastalıkların veya durumların dental tedaviler esnasında herhangi bir komplikasyon oluşturmamaları amacıyla da dikkatli davranılmalı ve diş hekimi konuyla ilgili muhakkak bilgilendirilmelidir.

Sigara
Sigara bilinen genel zararlarının yanında periodontal hastalık görülme riskini de arttırmaktadır. Yapılan çalışmalar periodontal hastalık gelişiminde ve ilerlemesinde sigaranın çok önemli bir risk faktörü olabileceğini göstermektedir. Bu çalışmalarda sigara içenlerde içmeyenlere kıyasla daha fazla diş taşı oluştuğu, sigara içenlerin daha derin ceplere sahip oldukları ve kemik ve dişi destekleyen dokularda daha fazla kayıpları olduğu bildirilmiştir. Ayrıca sigaranın içerisindeki kimyasal maddelerden ve ısı etkisinden dolayı birçok olguda dişeti iltihabı belirtileri maskelenmektedir. Bu nedenle gerçekte iltihaplı olan dişeti kanamadığı için hasta çoğu zaman periodontal hastalığın ve diğer sorunların farkında değildir.

Ergenlik, Hamilelik ve Menapoz
Bu özel dönemlerde hormonlarda meydana gelen değişimlerden dolayı vücuttaki pek çok dokuda olduğu gibi dişeti dokusunda da etkilenmeler meydana gelir ve bu durumda dokuların mikroorganizmalara karşı cevabı daha fazla olur. Bu nedenle, bu dönemlerde bakteri plağını kontrol altında tutabilmek için günlük diş fırçalama ve diş ipi kullanımına ekstra özen göstermek çok büyük önem taşır.

Sistemik Hastalıklar
Diabet gibi bazı sistemik hastalıklar ve bağışıklık sistemini etkileyen hastalıklar da periodontitisin şiddetini ve tedaviye verdiği yanıtı etkiler.
Lösemi, AIDS gibi vücudun savunma sistemini etkileyen hastalıklar dişetlerinin durumunu daha kötü bir hale getirebilir. Kişilerin enfeksiyona çok açık olduğu durumlarda dişeti hastalığı genellikle çok daha şiddetlidir ve kontrol altına alınması daha güçtür.

Diabet
Diabet, insulin hormonunun yokluğu, yetersizliği veya etkisizliği nedeniyle, hiperglisemi ile birlikte özel komplikasyonlara da yol açan bir hastalıktır. Diabetik hastalarda ağızda görülen en tipik değişiklik tükürük akış hızı ya da miktarında belirgin farklılık yaratmayacak ölçüde ortaya çıkan ağız kuruluğudur. Kontrolsüz diabetiklerin ağızlarında kuruluk, yanma, tat duyu organı dil papillalarında kayıplar oluşabilir. Ayrıca diabetiklerde kan şekeri yükseldiğinde dişeti oluklarındaki glukoz miktarı da iki misli artar. Böylece ağızdaki tükürük bezlerinde ve dişetinde glukozun artmasıyla ağızda yaşayan bakteri florası da olumsuz etkilenir.

Diabetli hastalarda enfeksiyon gelişme riski yüksektir. Bu nedenle diabetlilerde periodontal hastalıklar daha kolay gelişebilir ve daha şiddetli yıkıma yol açabilir. Özellikle kontrol altında olmayan diabette periodontal hastalığın şiddeti ve doku yıkımı daha da artmaktadır. Periodontal hastalığı olan bireylerde diabetin alveoler kemik yıkımı hızlandıran ve şiddetlendiren bir etken olduğu gösterilmiştir. Diabet periodontal hastalık için bir risk faktörü olmakla birlikte periodontal hastalık diabetin bir komplikasyonu olarak kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, diabetli hastalarda periodontal hastalık oluşma riskinin ve hastalığın şiddetinin daha fazla olduğu bilinmektedir. Ayrıca diğer tüm enfeksiyonlarda olduğu gibi periodontal enfeksiyonun varlığı da diabetin metabolik kontrolünü zorlaştırmaktadır.

Diabetiklerde ağız bakımı normal şartlarda olması gerekenden daha fazla olmamalıdır. Diabetik hastaların ağız-diş bakımlarına özen göstermelerinin yanı sıra düzenli diş hekimi kontrolünde olmaları gerekir. Ağızda bir sorun ya da çok sayıda çürük dişler mevcutsa bu durum enfeksiyon odağı yaratarak kan şekerini yükseltebilir. Şiddetli ve yaygın ağız-diş sorunları bulunan diabetin kontrol ve düzenlenmesinde güçlüklerle karşılaşılabilinir.

İlaçlar
Bazı ilaçlar dişetinde özel değişiklikler meydana getirerek ve ağız içi diğer dokuları etkileyerek ağız sağlığı üzerinde olumsuz etki gösterirler. Bunlar; doğum kontrol hapları, antidepresanlar, bazı tansiyon-kalp ilaçları, bağışıklık sistemini baskılayıcı ilaçlar, sara tedavisinde kullanılan ilaçlar, astım tedavisinde kullanılan ve kortizon içeren sprey formundaki bazı ilaçlar. Böyle bir durumda diş hekimi ve tıp doktoru konsültasyon yapmalıdır.

Doğum kontrol hapları hamileliği taklit ederek ovülasyonu engelleyen sentetik projesteron ve östrojenlerdir. Doğum kontrol ilacı kullanlarda, dişetinde lokal iritanlara karşı abartılı bir cevap ortaya çıkar. Enflmasyon hafif bir şişlik ve kızarıklıktan ibaret olabileceği gibi şiddetli bir tablo da söz konusu olabilir. Yapılan çalışmalar doğum kontrol ilacı kullanım süresi arttıkça klinik olarak iltihabın da arttığını ortaya koymaktadır.

Stres
Stresin periodontal hastalık açısından da bir risk faktörü olduğu yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur. Bu çalışmalar stresin enfeksiyonlarla mücadeleyi zorlaştırdığını ve periodontal hastalığa yatkınlığı arttırdığını göstermiştir.

Yetersiz beslenme
Yetersiz ve kötü beslenme vücudun bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek enfeksiyonlarla mücadelesini zorlaştırır. Periodontal hastalıklar da ciddi enfeksiyonlardır, yetersiz beslenme durumunda dişeti iltihabının şiddeti artabilmektedir.

AĞIZ KOKUSU
Nefeste oluşan kötü koku genel olarak kötü ağız hijyeni veya ilerlemiş bir dişeti hastalığı, çürükler, yarı gömülü yirmi yaş dişleri gibi ağızdaki bir hastalığa bağlı olsa da teşhis ve tedavi gerektiren ciddi bir sistemik hastalığa da bağlı olabilir. Ancak sıklıkla ağız içi kaynaklıdır. Tedavi altta yatan sebebe yönelik olmalıdır.
Ağız kokusu toplumun büyük kesimini etkilemekte ve etkilenen kişilerde önemli sosyal ve psikolojik sıkıntılara neden olmaktadır. Sebepleri arasında şunlar sayılabilir:
• Kötü ağız hijyeni veya ilerlemiş dişeti hastalığı, çürükler gibi dental problemler,
• Birçok gıda ve içecekler özellikle sarımsak ve soğan geçici ağız kokusu yapabilir,
• Sigara ve bazen içki ile ağız kuruluğuna yol açan antikolinerjikler, antidepresanlar, diüretikler, antiparkinson ve kemoterapötik ajanlar,
• Şeker hastalığı, mide problemleri, karaciğer hastalıkları, boğaz enfeksiyonları, sinüzit gibi birçok sistemik hastalık,
• Hatalı restorasyonlar (taşkın restorasyonlar, sızdıran kronlar) ve gıda birikim alanları
• Birçok vitamin ve mineral eksikliği örneğin A vitamini, B12 vitamini, demir veya çinko eksikliği ağızda kurumayla birlikte mukozada fissürleşmeye yol açar ki bu da gıda ve doku artıklarının tutunmasına dolayısıyla halitozise katkıda bulunur.
Tedavisi; oral hijyen eğitimi ile birlikte profesyonel ağız temizliği ve özellikle periodontal hastalıkların tedavisi ve gerekiyorsa tıp doktoru veya uzman hekime hastanın sevki şeklindedir.

DİŞTAŞI TEMİZLİĞİ

Diş taşı temizliği ağrılı bir işlem midir?
Diş taşı temizliği sırasında genellikle ağrı olmaz. Diş taşı temizliği, diş hekimliğinde uygulanan en basit ve ağrısız tedavilerden biridir. Genellikle bir lokal anesteziye (uyuşturmaya) gerek duyulmaz. Ancak ağrı eşiği düşük bireylerde ya da şiddetli dişeti çekilmesi olan bireylerde hassasiyeti ortadan kaldırmak için bir lokal anestezi uygulanabilir. Böylece hasta hiçbir sızı duymaz.

Diş taşı temizliği dişlere zarar verir mi?
Hayır. Çünkü diş taşı temizliği işleminde diş dokusu değil, diş yüzeyine ait olmayan oluşumlar (plak, diş taşı) uzaklaştırılır. Ayrıca diş taşı temizliğinde kullanılan el aletleri ya da ultrasonik cihazlar diş yüzeyinde çizilmeye yol açmaz.

Diş taşı temizliği yaptırırken kanama olur mu?
Diş taşı temizliği sırasında çok az miktarda kanama olması doğaldır, çoğu zaman hasta bu durumun farkında bile olmaz. İleri seviyede dişeti hastalığı olan bireylerde kanamanın biraz daha fazla olması beklenmektedir. Ancak cerrahi işlemlerdeki gibi bir kanama olmaz.

Diş taşı temizliği yaptırmasam olur mu?
Diş taşları bütün dişeti hastalıklarının etken faktörüdür. Diş taşı temizliği diş ve diş eti sağlığı açısından yapılması gerekli bir tedavidir. Altı ayda bir diş hekimi kontrolü sayesinde; iyi fırçalayamadığımız alanlarda oluşan diş taşları, hekim tarafından temizlenmiş olur. Bunun da herhangi bir zararı yoktur. Eğer çok sık diş taşı oluşmuyorsa hekiminizin önerdiği aralıklarla diş taşı temizliği yapılmalıdır.

Önce diş taşı temizliği mi yoksa dolgular mı yapılır?
Dolgular, protezler, implantlar vb. diş tedavilerinden önce diş taşı temizliği yapılarak dişeti hastalığının tedavi edilmesi gerekmektedir.

Diş taşı temizliği sonrası tekrar diş taşı oluşur mu?
Dişlerinizi temizlettirdikten sonra hızlı bir şekilde yeniden diş taşı oluştuğunu düşünüyorsanız fırçalama şeklinizi gözden geçirmelisiniz. Diş temizliğinden sonra yeniden diş taşı oluşumunu engellemek sizin elinizdedir. Diş hekiminizin gösterdiği şekilde fırçalayarak ve ara yüz bakımını yaparak istenen ağız sağlığına kavuşursunuz.

Çok sık diş taşım oluşuyor ne yapmalıyım?
Diş taşı temizliği çok sık yapılıyorsa ağız hijyeniniz iyi değil anlamına gelir. ”Nasılsa diş hekimim temizler” mantığı ile ağız hijyen uygulamalarından uzak durmak her işlemden sonra diş taşı birikimine çanak tutar. Önemli olan diş taşlarını temizletmek değil, dişleri temiz tutmaktır. Düzenli ve doğru fırçalama diş taşı oluşumunu engeller. İyi bir fırçalama yapılmadığı için diş taşı temizliğinin sık aralıklarla uygulanması kesinlikle önerilmemektedir.

Diş taşı temizliği sonrası dişlerimin aralarında boşluklar oluşur mu?
Bazen aşırı diş taşı olan ağızlarda temizlik sonrası büyük boşluklar hissedilebilir veya açığa çıkan kök yüzeyleri hassasiyet oluşturabilir; böyle durumlarda hastalar temizliğin kendilerine zarar verdiğini düşünerek yanlış bir inanışa yönelirler. Oysa böyle vakalar tedaviye geç kalınması nedeniyle oluşur.
Unutmayın ki, diş taşı temizliği kozmetik bir iş değil, bir tedavi biçimidir. Diş taşlarının temizlenmemesi dişeti hastalığına, dolayısı ile diş eti çekilmelerine, kötü ağız kokusuna ve uzun vadede dişlerin kendiliklerinden sallanarak dökülmelerine neden olur.